Radyo 45'lik

Pazar, Kasım 27, 2016

Anne Baba Ve Çocuk



Anne, baba ve çocuk....

Bir evin içinde başka kaç kişi var ki.?

Eskiden dört duvar arasına sığmayan yoktu. Anneanneler, babaanneler ve yahut, dayılar, amcalar, halalar, teyzeler de eklenebilirdi. E ailenin kendi fertlerini de sayarsak, 2/3 odalı eve 10/15 kişi sığışır, gül gibi de geçinip giderlerdi. Şimdi öyle mi ya? 3 oda 1 salon evlerde, anne, baba ve çocuk olarak sığmaya ÇALIŞIYORUZ.!

Devir değişti ya, evlerimizin içleri, insanlarımız, hayatlarımız değişti. O da bir şey mi.! Anneler, babalar, çocuklar bile değişti. Bu sebeple de her bir şey, en ufacık şey bile eskiye göre yapılamaz oldu. Ne yaparsan yap olmaz, üzerine oturmaz.

Anne, baba ve çocuk... Başka kimsemiz yok ki. Birbirimizin değeri artık çok daha önemli. Bu yüzden de demek istiyorum ki, ne yaparsanız yapın, ailece yapın. Çekirdek ailece..

Kitap mı okunacak, hepiniz okuyun. Boyama yapın, film izleyin, yürüyüş yapın, sessiz sessiz oturun ama ailece olun. Hem rol model olun, hem bağlarınızı güçlendirin, hem de doyasıya yaşayın anı.

İleri ki zamanlarda, ah vah edip, keşke daha çok birlikte olsaydık demek yerine şimdiden günlerinizi birlikte doldurun...

Hayat hem çok kısa hem de çok çok da uzun...

Cumartesi, Kasım 26, 2016

Anne ve babalar dikkat: Şişme oyun parkları mikrop saçıyor!

Son dönemlerde pek çok AVM'de ve açık alanlarda şişme oyun parkları çocuklu ailelerin sıkça tercih ettiği eğlence alanları arasında. Plastik olduğu için çocukların düşüp kalkmalarında zarar vermeyeceğine inanılan bu oyun parkları aslında, çok farklı bir şekilde çocuğunuza zarar verebiliyor.
ABD 'de yaşayan Brenda Sanderson, oğlunu sıklıkla şişmeoyun parklarına götürüyordu. Yakın çevrelerindeki parklara sıkça giden oğlunun da bir zarar görmeyeceğinden son derece emindi. Ancak bir gün oğlu eve kolunda ufak kızarıklarla geldiğinde bu düşüncesi tamamen değişmek üzereydi...

Başlarda kızarıkların geçici bir alerjik durum olduğunu düşünen Sanderson, bir süre sonra çocuğunun kolunda ceviz büyüklüğünde yaralar oluşunca apar topar onu hastaneye götürdü. Yaraları inceleyen doktor, çocuğa en son yaptığı aktiviteleri sordu, cevap belliydi; şişme oyun parkları. Doktor yaralar için "Stafilokok Enfeksiyon" teşhisini koydu. Vücuttaki ufak sıyrık ve yaralardan sızan bakterilerin yarattığı bu enfeksiyon türü, cildin çok kötü bir şekilde deforme olmasına yol açıyordu.

Fox 25 kanalının konuyla ilgili görüştüğü çocuk hastalıkları uzmanı Dr. Ari Cohen anne ve babaları uyardı; "Şişme çocuk parkları, evlatlarınızı düşme ve çarpmalarda koruyabilir ama mikrop saçıyorlar. Öncelikle bu şişme parkların kurulmadan önce çok iyi bir şekilde yıkanmaları ve temizlenmeleri gerekiyor. Plastik ve benzeri malzemelerden yapıldıkları için üstlerinde çok fazla bakteri taşıyorlar. Sonrasında her kullanımın ardından yeniden temizlenmeleri gerekiyor ki bu hiç yapılmıyor. Gün boyu üstünde pek çok çocuğun oynadığı şişme oyun parkları ise tam bir mikrop yuvası, çocuğunuz böyle bir parktan mikrop kapmıyorsa çok şanslısınız demektir."



Doktorların görüşlerine katılmamak mümkün değil. Özellikle AVM gibi alanlarda pek çok çocuğun birlikte kullandığı bu şişme oyun parklarının üstünde ne kadar bakteri taşıdığını düşününce, Brenda Sanderson ve oğlunun düştüğü duruma düşmemek neredeyse mucize. Özellikle çocuğunuzun vücudunda sıyrık, yara, uçuk gibi enfeksiyon kapmaya müsait alanlar varsa kensinlikle bu eğlence alanlarından uzak tutmakta fayda var.

Perşembe, Kasım 10, 2016

Kaygı

Bizim toplum olarak alın yazımız oldu, kaygı.
Kurtulamıyoruz.

Gün geçtikçe beynimizi himayesine alıyor. Evimize siniyor, kokladığımız temiz havayı çürütüyor. Yaşam süremizi kısaltıyor.


Bekarken ne zaman evleneceğim kaygısı, evliyken ne zaman anne/baba olacağım, evi bu ay geçindirebilecek miyim, doğalgaz çok mu geldi acaba, ev alsam ödeyebilir miyim, hamileyken acaba sağlıklı doğacak mı, hangi mama daha sağlıklı, organik kıyafetler giydirmeliyim, anne/baba olunca ise çocuğumu mutlu edebiliyor muyum, yetiyor muyum....bla bla bu liste uzun kaygılarla dolu...

Okurken bile içiniz şişti değil mi? Bir de bunları yaşadığımız anlarda ki kalp ağrılarımızı hatırlayın. Toplumca öyle bir hal aldık ki, kaygıdan başka bir şey düşünemez olduk. Psikolojimizi bozmaya, paranoyaya bağlamaya kadar götürdük bu işi.

Dünya saçma sapan ve çekilmez olmaya başladı.

Kurtulmak için ne yapmalı?

Kaygılarımız bizi öldürüyor..... Bu bir kırmızı alarmdır..