Radyo 45'lik

Salı, Şubat 27, 2018

Ailenize Teknoloji Kuralları Getirin!

Yazan: Begüm Kaptan

 Yaşadığımız dijital çağın bir gereksinimi ve zorunluluğu olarak, ailelerin, en büyüğünden en küçüğüne her bireyi teknolojiyle iç içe yaşıyor. Teknolojinin getirilerinin yanı sıra, denetimsiz kullanılması halinde özellikle çocuklar için pek çok götürüsünün de olduğunu biliyor ve gözlemliyoruz. Yine de yaygın kanının aksine, dijital dünyanın zararları hakkında abartılı yaklaşımlardan kaçınmakta yarar var. Çocukların kullandığı teknolojik cihazlar dediğimizde akıllara ilk gelen tabletler, bilgisayarlar ve -çoğunlukla ebeveynlere ait- akıllı telefonlar oluyor. Günümüzde bunların kullanımının gözetim ve denetim altında tutulması, her ailenin başvurması gereken bir önlem haline geldi. Peki ama kuralların nasıl koyulması gerekiyor? Bunu birkaç başlık altında özetleyebiliriz:
  • Hangi cihazın ne kadar kullanılacağını karara bağlayın!
  • Öncelikle konuşmanız gereken konu, çocuğunuzun hangi cihazı, ne kadar süreyle kullanacağını belirlemek olacak. Bu noktada çocuğun kullanacağı cihazları sınırlı tutmak denetim sağlamanın ilk adımı olarak görülebilir. Örneğin evde bulunan her bilgisayarı kullanmasına izin vermektense, tek bir cihaz için izin vermek daha makul. Yapılan son araştırmalar gösteriyor ki 1-3 yaş arası çocukların üçte ikisi etkin şekilde tablet kullanıyor. Sıradaki aşama kullanım zamanlarına karar vermek. Edinburgh Üniversitesinden Prof. Lydia Plowman, çocuklara verilecek dijital cihaz özgürlüğü için en ideal zamanın, pazar günleri gündüz vakti olduğunu söylüyor. Bu özgürlüğün sınırlanması gereken zamanlarsa özellikle hafta içi gündüz vakitleri ve yatma zamanından önceki bir saat. Elbette hangi cihazın ne kadar kullanılacağı konusu çocuğunuzun yaşı ilerledikçe zaman içerisinde değişecek bir durum.
    • Cihaz kullanımını denetleyin!
    Çocukların dijital medya ve internet kullanımlarını denetlemenin en kolay yolu “ebeveyn denetimi” sağlayan filtre ve yazılımlar kullanmak. Bilgisayar ve mobil cihazlarınıza yükleyebileceğiniz yazılımlardan en çok tercih edileni Qustodio. Bunun dışında tablet ve
    telefonlarınıza
     Vodafone Broadband, Flipd, Glued gibi uygulamalar indirerek de çocuğunuzun dijital ortamdaki dolaşımını ve kullanımını denetim altında tutmanız mümkün. 
    Altı yaşından sonra çocukların cihaz kullanımlarının ortalama olarak arttığı gözlemleniyor. Devreye okulun girmesiyle birlikte internette dolaşma sürelerinde de bir artış olduğunu düşünecek olursanız; doğru yönlendirmelerle çocuğunuzun araştırma yaparken zararlı içeriklerden uzak kalmasını sağlamanız yararlı olacaktır. Mesela onu, çocuklar için olan arama motorlarına yönlendirmek, güvenli yöntemlerden biri. SwiggleKids Search ve Google tarafından oluşturulan Kiddle çocuk dostu diye tabir edebileceğimiz ve işinizi çok daha kolaylaştıracak arama motorlarından.
  • Ebeveynler olarak siz de kurallara uyun!
  • Çocuklarınıza kural koyarken, onların rol modeli olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın. Kuralları bozan sizseniz, çocuğunuzdan onlara uymasını bekleyemezsiniz; o yüzden tutarlı davranmanız şart. Çocukların dijital cihaz kullanımını düzenlemek çoğu ebeveyne zor geliyor; fakat pek çoğu, çocuklarının ekran karşısında geçirdikleri zamandan ötürü suçluluk duyuyor. Bu durumun önüne geçmek için Prof. Lydia Plowman şu önerilerde bulunuyor: Her şeyden önce kesinlikle bir aile rutinine sahip olunması gerekiyor. Bu sayede çocuğunuzun dijital cihaz kullanımına ilişkin kuralları da rahatlıkla koyma şansınız olacaktır. Bu rutini ne kadar erken yerleştirirseniz o kadar iyi; çünkü çocuğunuz büyüdükçe, arkadaşlarının nelere izinleri olduğunu görecektir. Bir başka kural ise, dijital ekran karşısında geçirdiğiniz zamanı çocuğunuzla paylaşmanız. Bir oyun, video veya başka bir içerik seçip çocuğunuzla onun üzerine, aynen bir kitaptan konuşuyormuş gibi konuşun. Aynı zamanda çocuğunuzu dijital ortamda geçirdiğiniz vakte dâhil etmeye çalışın. Mesela bir uçak bileti alırken, bunu onunla birlikte yapın. Bu sayede hem beraber vakit geçirmiş hem de çocuğunuza internette neler yapabileceğini göstermiş olacaksınız. İyi bir rol modeli olmak istiyorsanız, elinizde telefonla gece gündüz dolaşmayı da bırakın! Dediğimiz gibi, çocuk ne görürse onu yapar; siz böyle davranırsanız çocuğunuzun elinde sürekli telefon görmeyi kabul etmiş olursunuz.
    • En önemli nokta: Çocuğunuzla konuşun!

    Hayatın her alanında olduğu gibi, dijital dünya hakkında da çocuğunuzla iletişim halinde olun. Dijital ortamdaki davranışları, oluşturduğu profiller, indirdiği oyunlar, kullandığı uygulamalar hakkında onunla konuşun. Place2Be yöneticisi Dr. Fiona Pienaar, çocuklarla konuşmaya zaman ayırmanın yanı sıra onları dinlemenin de önemini vurguluyor. Çocuğunuza neden o an dijital medyayla meşgul olmadığınızı ve diğer insanlarla ilgilendiğinizi anlatın. Çevrimdışı zamanlarınızı nasıl değerlendirdiğinizi gösterin. Çocuğunuzu alıp dışarı çıkın, oyun oynayın, yürüyüş yapın; onu en sevdiğiniz kafede bir şeyler içip sohbet etmeye götürün. Sohbetlerinizde sosyal medya ve internetin yararlarından da bahsedin. Dijital dünyanın çocukları olumsuz etkilediğine yönelik genel toplumsal kanıyı pekiştirmektense; çocuğunuza istediğinde dijital medyayı ne kadar yaratıcı ve verimli kullanabileceğini anlatın.

Pazartesi, Şubat 26, 2018

Ezber Bozan Yeni Nesil: Z Kuşağı


YAZANBaşak Tunçalp
Teknosa’nın Dijital Topuklar Zirvesi için hazırladığı araştırma raporunda “Z Kuşağı”nın dijital medyadaki yolculuğu, davranışları ve tercihleri ortaya çıktı. 3 aylık bir sosyal dinleme çalışmasının ardından 7-16 yaş aralığındaki çocuklardan toplanan 1.6 milyon veri incelendi. Araştırmada sosyal medya, web site ve forumlardaki farklı mecralar baz alındı. Çocuk yaşta çok yorum alıp, ilgi görerek “Fenomen” olmuş 100 çocuk takip edildi.
Günümüzde en çok merak edilen sorulardan biri ise yeni nesil çocukların dijital medyayı en çok hangi cihaz üzerinden tükettiğidir. Çocukların %62’si cep telefonu, %8’i tablet, %30’da desktoptan dijital medya kullanıyorlar. Varlık göstermeyi en çok sevdikleri mecra %97 ile Youtube, Instagram ise bunun yanında %3’lük tercih edilme oranıyla çok düşük çıkıyor. Fenomen kavramı sosyal medyada olarak ilk Youtube’dan çıktığı göz önünde bulundurulduğunda,  günümüzde gelinen noktadan ortaya çıkan sonuç mantıklı gelmeye başlıyor.
Dijital mecralardaki ilgi alanlarına bakıldığı zaman 9-16 yaş arası çocukların %38’i oyun, 8-16 yaş arası çocukların %34’ü vlog, 7-13 yaş arası çocukların %19’u sosyal hayat, 2-12 yaş arası çocukların %6’sı oyuncak, 7-12 yaş arası çocukların %3’ü çocuk kanalları ile ilgileniyor. Bu verilere bakıldığında çocuğun yaşı artıkça teknolojiye dönerek daha fazla dijitale ilgi duymaya başladığı görülüyor. İçerik tüketimlerinde gündem-vlog %34 oranıyla en başta geliyor. Bunun yanında %27 oranında  günlük aktivite, %24 oranında oyun, %9 oranında masal ve %6 oranında şaka-challenge geliyor. Z kuşağı çevresine diğer bütün nesillerden daha duyarlı, yaşadığı dünyanın iyiliğini ve gelişimini düşünen bir nesil. Gündemle ilgili içerikleri çok fazla tüketmesi kendi kuşağının en büyük özelliğine ayna tutuyor.
Z kuşağı içinde en popüler olan uygulamalar; %42’lik oran ile Steam, %29’luk oran ile Twitch, %17’lik oran ile  Musically ve  %12’lik oran ile Shazam. Bununla birlikte artık dünya, “gaming”le ilgili içerik üretiminin ne kadar önemli olduğunu konuşurken herkes oyunlarla ilgili içerik üretiminin bir kısmından yakalamaya çalışıyor. “Gaming” yani oyun konusunda en profesyonel olan kuşak tabii ki dijital nesil olarak bilinen Z kuşağı. Z kuşağının en çok oynadığı oyun listesinde %38’le League  of Legends ilk sırada, onu takip edenler oyunlar ise %21  ile GTA V, %19 ile  Minecraft, %15 ile  CS GO ve %7 ile Metin2.
 kuşağındaki fenomenlerin fanlarıyla iletişimleri de doğal olarak en hızlı ve eş zamanlı şekilde dijital medya kanalı ile gerçekleşiyor. Fenomenlerin kendileriyle iletişim kurmaları Z kuşağı için oldukça önem teşkil eden bir durum. Kuşağın en değer verdiği şeylerden biri gerek marka gerek fenomen konusunda ulaşılabilirlik, bundan dolayı da  bir fenomen ulaşılabilir olduğunda aynı zamanda samimi görünerek fanlarını kendisine daha sadık yapıyor. Fenomenlerin %56’sı yaptıkları paylaşımlarına gelen yorumları like ediyor, %15’i ise teşekkür içerikli cevaplar yazıyor. Fenomenler dijital medyada içerik olarak genellikle slime, popüler oyunlar, challenge, şaka, okul rutinim, çantamda ne var ve makyaj konularını tercih ediyor. Bu içerik çekimlerinin %84’ünü evde ve %16’sını da ev dışında yapıyorlar.
Fanlarıyla iletişim kurarken onları gücendirmeden, kendisinden uzaklaştırmadan, mesafeyi kırarak aynı zamanda hem samimi hem seviyeli bir dil kullanmaları çok önemli bir etken. Fenomenlerin  %35’lik oranı plansız spontane ve mizah şeklinde konuşmayı tercih ediyor. Ayrıca %28’i heyecanlı, %25’i ikili (bire-bir), %6’i bilgilendirici ve %6’sı da çok samimi konuşmayı tercih ediyor. Fenomenler iletişim konularının %37’sini kendi içeriğinden doğrudan üretiyor, %37’sini ailesi yönlendiriyor ve %26’sı da  bu işi profesyonel yapan insanlar tarafından yönlendiriliyor. Yetişkinlerin %68’i fenomenleri kınıyor, %17’si bu işi para amaçlı yaptıklarını düşünüyor, %12’si kötü örnek olduklarını düşünüyor, %3’ü ise psikolojilerinin bozuk olduğunu iddia ediyor.
Dijital medyanın en genç kullanıcıları olan Z kuşağı için öngörülen bazı tehlikeler var. Z kuşağının bu dijital platformda yer alması diğer insanların gözünden çoğunlukla “sınırsız bir dünyada bulunan savunmasız çocuklar” algısını da beraberinde getiriyor. Bu algı ile birlikte yetişkinlerde %77 oranında çocukların dijital medya üzerinden kullanılması korkusu, %13 oranında içeriklerden psikolojik açıdan kötü etkilenmek veya siber zorbalık kaygısı ve %10 oranında dijital medyaya bağımlı hale gelme tehlikesi düşünceleri oluşuyor. Dijitalde görülen tehlikelerin kadın ve erkek aklında farklı bir ayrımı da var. Erkeklerin %53’ü çözüm odaklı, tacizlere karşı sert ve özellikle kız çocuklarına karşı koruyucular, küçük yaştaki çocuklarının sosyal medyada olmasından rahatsızlar. Kadınların da %47’si çocukları konusunda kontrol ve eğitim yanlısı, dijital medyanın psikolojik etkileri konusunda duyarlılar ve bu platformdaki yabancılarla olan iletişimlere karşı endişeliler.
Son olarak dijital dünyanın içinde fazlasıyla yer almak; neredeyse onun içinde yaşamak, çocukların sosyal hayatlarına da etki ediyor. Dijital medyadan dolayı sosyal hayatında asosyal olan (sosyallik durumu bozulan) çocukların oranı %30 iken, aile içi iletişim ve kültürel değişimlerden etkilenenlerin oranı  %11 olarak gözlemleniyor. Dijital medyanın okul hayatına etkisi %22 oranında, gelişim ve eğitime katkısı ise %37 oranında görülüyor.

Perşembe, Şubat 22, 2018

Ekran Zamanı ve Çocukların Göz Sağlığı

Birçok ebeveynin ekran başında geçirilen zamanı endişe verici bulduğunu fakat konuyla ilgili
önyargılar aşıldığında çocukların ekran karşısında geçirdikleri zamanı nasıl verimli kullanılabileceklerini önceki yazılarımızda anlattık. Bu sefer de ebeveynlerin, çocuklarının sağlıklarıyla ilgili endişelerinden yola çıkarak,ekranlar karşısında geçirilen vaktin göz sağlığına etkisini, özel bir hastanede çalışan Doç. Dr. Eylem Yaman Pınarcı ile konuştuk.
Ekranların göz hastalıklarına davetiye çıkardığına veya bu hastalıkları ilerlettiğine dair haberleri internet ve sosyal medyada sık sık görüyoruz. Bu haberlerin doğruluğu ve güvenilirliğini akademik raporlar eşliğinde sorduğumuz sorularla inceledik.
Ekran Başında Geçirilen Süre Gözleri Yoruyor mu?
Göz yorgunluğu (astenopi) gözlerin uzun süre ve yoğun bir şekilde kullanımı sonucu yorgun düşmesidir. Uzun süre ve mola vermeden bir ekrana odaklanan gözün kırpma sayısı 4’te 1 oranında düşüyor bu sebeple gerekli nemi sağlayamayan göz yorulup kuruyor. Hem erişkinlerde hem de çocuklarda görülen göz yorgunluğu ve buna bağlı göz kuruluğu, genetik yatkınlık olması koşuluyla astigmata, miyopiye yol açabiliyor. Hatta Euretina’nın geçen yıl Kophenhag’ta düzenlemiş olduğu kongrede doktorlar, sokağa oranla evde daha fazla vakit geçiren çocukların, göz yorulmasına bağlı miyop ve astigmat numaralarının daha yüksek olduğunu belirtiyor.
“Ekran karşısında geçirilen sürenin göz yorgunluğuna etkisine dair bilgileri göz doktorları olarak tecrübelere dayandırıyoruz. Bu verinin kanıtlanması teknik açıdan zor. ”
Çocuklar Ekran Başında Ne Kadar Vakit Geçirmeli, Mesafeleri Ne Olmalı?
Eylem Yaman Pınarcı, ekranlar karşısında geçirilen toplam süreden ziyade dinlenmeler arasındaki vakte dikkat etmemiz gerektiğini vurguluyor. “En fazla 45 dakikada bir 15 dakikalık aralıklarla ekran başında vakit geçirilmesi doğru olacaktır. Ekranlarla çocukların arasında en az 30 cm ve ekranın göze göre konumu aşağıda olmalı böylece göz yarı kapalı pozisyonda olur ve kuruması yavaşlar.”
“Ekranlar karşısında günde 8 saatten fazla vakit geçiren hastalarıma, göz yorgunluğunun sebep olduğu sonuçları hafifletmesi amacıyla muayene sonrası gözlük ve göz yaşı damlası kullanmalarını öneriyorum.”
İzlerken Uyuyakalmak Gözü Bozar mı?
Günümüzde ekranlara uyurken bile maruz kalabiliyoruz. Çocuklar da uykuya dalmadan önce tablet ve telefonlarla vakit geçirirken farkına varmadan (tekrarlamakta fayda var; genetik yatkınlığı varsa) erken yaşta yüksek numaralı gözlükler takmak zorunda kalabilir.
Göz, yapısı gereği yakına odaklanmaya çalışırken zorlanıyor ve kaslarını geriyor. Ekranlarla vakit geçirdikten hemen sonra uykuya daldığımızda gözlerimizi, kasları gerilmiş halde kapatıyoruz ve normale dönmesi zaman alıyor. Bu da göz spazmına neden olabilir. Göz spazmı oluştuğu zaman göz aşırı derecede yorulma evresine girer, uykunuz gelir, ekranlar karşısında veya kitap okurken uyuyakalırsınız, gözünüzde ağrı hissedebilirsiniz. Göz spazmı sonucu baş ağrıları, gözün yorulması ve hatta gözde kızarıklıklar bile meydana gelebilir.
      
Sanal gerçeklik ve oyunları yeni gündeme gelmiş bir teknolojik ürün olmakla birlikte soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Sanal gerçeklik ortamları bir bilgisayar ekranı yoluyla edinilen görsel tecrübelerdir. Sanal gerçeklik gözlükleri de görme, duyma gibi duyulardan faydalanarak sanal gerçeklik ortamı tecrübesi yaşatır.
Görsellerin tamamen sanal olduğu bu ortamda (doğanın kurallarına aykırı elde edilmiş bir ortamda) çocukların gözleri diğer ekranlarda olduğundan daha farklı uyarılacaktır. Bu uyarılma sonucu 1 saatlik kullanımda bile baş ağrılarına sebebiyet veren bir göz yorgunluğu olabilir. Hatta üç boyutlu göremeyen çocuklar beklediğini göremediğinde hayal kırıklığı yaşayabilir. Bu nedenle, sanal gerçeklik gözlüklerinin kullanımından önce çocuklar ebeveynleri eşliğinde, mutlaka göz muayenesine gelmeli ve sakıncalı durumlardan haberdar edilmelidir.

Yazan: Tuğsem Soner

Çocuk ve Gençlerin Telefon Kullanımını Sınırlandırmanın 5 Yolu

Geçtiğimiz aylarda Markham Heid Time Dergisi’nde, ‘Çocuklar ve Akıllı Telefonlar Hakkında Konuşmalıyız’ (We Need to Talk About Kids and Smartphones) başlıklı bir yazı kaleme aldı. Heid, yazısında günümüz ergenlerinin akıllı cihazların ve sosyal medya uygulamalarının aşırı kullanımından nasıl etkilendiklerinden bahsediyor ve birçok araştırma sonucu ve uzman görüşüne yer veriyor. Bu doğrultuda konunun ciddiyetinin anlaşılması açısından ortaya çıkan oranlarla, en iyi örneklerden birkaçı aşağıdaki gibi;
  • Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı’nın ülke çapında yaptığı anket örneklerden biri. Ankete göre, 2010-2016 yılları arasında, en az bir majör depresif dönem yaşayan ergenlerin sayısı % 60 oranında artış gösterdi.
  • Yine Amerika’daki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine göre 10-19 yaş arasındaki insanlardaintihar ölümleri keskin bir şekilde artış gösterdi; genç kızlar arasında yaşanan intihar oranı 40 yılın en yüksek noktasına ulaştı.
  • Uzman görüşlerinden biri olarak; bu konu üzerine araştırmaları bulunan, San Diego Devlet Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve iGen’in yazarı Jean Twenge, bugünün süper bağlantılı gençlerinin geçmiş nesillere göre yetişkinliğe daha az hazır olduklarını belirtirken, araştırma sonuçlarına bakarak bu artışların büyük ve muhtemelen eşi görülmemiş olduklarını dile getirdi.
Heid’ın yazısında alanında uzman kişilerin görüşlerinden yola çıkılarak, gençlerin ve çocukların akıllı telefonlarını gerçek anlamda ‘bir kenara koymaları’ için 5 önemli tüyo bulunuyor;
  1. 1 AKILLI CİHAZLARI ÇOCUKLARIN ODASINDAN UZAKTA TUTUNAmerikan Pediatri Akademisi İletişim ve Medya Konseyi direktörü David Hill, yatak odasında geçirilen ekran zamanı ile özellikle uyku kaybı arasında çeşitli risklerle ilişkilendirilmiş güçlü bir veri bağlantısı olduğunu söylüyor. Yetişkinler arasında bile, uykusuzlukla yataktan önce medya kullanımının ilişkisi olduğunu belirten Hill, çocukların yetişkinlerden daha fazla uykuya ihtiyaç duymasından ötürü; “Bir çocuğun telefonunu yatmadan önce almak bir savaş olabilir, ancak mücadeleye değer.” diyor.
  2. 2‘ÇEVRİMİÇİ GÜVENLİK DUVARLARINI’ VE ‘VERİ AKIŞINI KESMEYİ’ AYARLAYINPennsylyvania Üniversitesi’nde nöroloji bölümü başkanlığı yapan Frances Jensen, gençlerin yasadışı içerikten uzak durmalarını veya sosyal medya kullanımlarını hafifletmelerini beklemenin gerçekçi olmadığını belirtiyor. Jensen: “Genç bir kişinin beyni, keşif için ve bir dereceye kadar heyecanlı bir arayış için kablolanmaktadır.” derken, ebeveynler için; “Çoğu cihazın ve İnternet sağlayıcıların yanı sıra bazı uygulamalar, sorunlu içeriğe erişimi kısıtlayan ve verilerin kullanımını engelleyen, ebeveyne yönelik araçlar sunuyor. Onlardan yararlanın.” diyor.
  3. 3‘CİHAZ SÖZLEŞMESİ’ OLUŞTURUNMedia Moms & Digital Dads‘ın yazarı Yalda Uhls, çocuklarla yapılmasını önerdiği cihaz sözleşmesi için; “Bu sözleşme, çocuğunuzla birlikte akıllı cihaz kullanımıyla ilgili kuralları, ayrıntılı bir şekilde yarattığınız bir anlaşma” ifadelerini kullanıyor. Bu kurallar, ‘akşam yemeğinde akıllı telefon’ veya ‘okuldan sonra bir saatten fazla sosyal medya kullanmamak’ gibi şeyler içerebilir. Uhls’a göre çocuk kuralları ihlal ederse, bir süre telefonunu kaybetmelidir.
   4 ‘SAĞLIKLI CİHAZ DAVRANIŞLARINI’ MODELLEYİN
Ebeveynlerin de tıpkı çocuklar gibi telefonlarından uzak durmak için uğraştıklarını, ebeveynlerin kendileri böyleyken çocuklarından farklı davranmalarını beklememeleri gerektiğini söyleyen Frances Jensen; ebeveynlerin araç kullanırken veya yemek yerken kendi telefonunlarını kenara koymalarının yanında, çocukların ebeveynlerinin internete ne koyduklarını görmelerinin de büyük önem taşıdığını belirtiyor. Örnek olarak; Jensen: “Facebook’ta başka bir ebeveyni eleştirirken veya başkalarının politik görüşlerini Twitter’da kötü bir şekilde eleştirirsen, çocuklar bunu uygun bulup takip edeceklerdir.” diyor.

  1. 5 AKILLI OLMAYAN TELEFONLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUNSan Diego Eyalet Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve iGen’in yazarı olan Jean Twenge’in bu konudaki önerisi; “İnternet paketi olmayan bir akıllı telefon düşünün. Bazı ebeveynler için bu abartı gelebilir – özellikle 15-19 yaş arasında çocuğu olanlar için. Akıllı olmayan telefonlar, gençlerin arama yapmalarına veya metin aramasına izin veriyor. Çocuklar boş zamanları boyunca evdeki bilgisayarlardan ve tabletlerden sosyal medyaya veya videolara erişebilirler. Ama dışarıdalarken, sürekli erişimleri olan mobil uygulamalarla oyalanmakla baştan çıkmazlar.” şeklinde.

Salı, Şubat 20, 2018

Disleksik Çocuklar İçin Mobil Uygulama: Auto Train Brain

Sabancı Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği doktora öğrencisi Günet Eroğlu, okul ve eğitim hayatında öğrenmede güçlük çeken çocuklara yönelik “Auto Train Brain” isimli mobil uygulama geliştirdi.
Mobil uygulama nörogeribeslemeye dayalı olup, öğrenme güçlüğünün bir türü olan ve ilaç ile tedavisi henüz mümkün olmayan disleksinin etkilerini azaltarak çocuklara okullarında başarılı olmalarına yardımcı oluyor.
Auto Train Brain
“Auto Train Brain” uygulaması disleksik çocukların okuma hızlarını arttırıyor ve hata oranlarını düşürüyor
Uygulama, disleksikçocukları görsel ve işitsel oyunlarla destekliyor ve kendi beyin sinyallerini kendilerine geri besleyerek (nörogeribesleme) iyileştiriyor.
100 disleksik denek üzerinde test edilen bu uygulamada elde edilen verilere göre, 20’nin üzerinde kullanımdan itibaren disleksik çocukların okuma hızlarını arttırıp, hata oranlarını düşürüyor.
Sabancı Üniversitesi Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Lisanslama Ofisi ile patent başvurusu yapılan “Auto Train Brain” mobil uygulaması, 31 Aralık 2017’den itibaren Google Play Store’dan, 28 Şubat 2018’den itibaren ise Apps Store’dan indirilebilecek.
Disleksik çocukların dijital medyadan faydalanmaları adına uygulama geliştiren Günet Eroğlu ne diyor ?
Ekibimiz araştırmayı yaparken, Günet Eroğlu ile iletişime geçti. Eroğlu, uygulama hakkında amaç ve düşüncelerini “Uygulamamız  ile daha  okul çağına gelmeden çocuklarda tarama yapabilmeyi, gerektiğinde problemi okul öncesi çağda çözebilmeyi istiyoruz, okul çağına erişen çocuklarda da problem onun özgüvenini zedelemeden, okul hayatına negatif etki bırakmadan çözmeyi umut ediyoruz. Çocukların beyin plastisitesi yüksek olduğu için, çok hızlı bir şekilde uygulamamız ile bilişsel farkları kapatabilmekteler” sözleri ile dile getiriyor.
Disleksi nedir?
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Rahatsızlıklar Tanılama Sistemi’ne göre disleksi; okuma bozukluğu olarak öğrenme bozuklukları içinde yer alıyor.
Avrupa Disleksi Derneği’ne göre tanımı ise “Disleksi; okuma, heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli farklılık.” şeklinde ifade ediliyor.
Disleksi, zeka düzeyi “normal veya normal üstü” olan, “okuma hızı, okuma kalitesi, okumayı öğrenme hızı, okuduğunu anlama ve anlatma becerisi” yaşıtlarına ve zekasına kıyasla beklenin altında olan bireylerdeki okuma bozukluğu olarak kabul ediliyor.
Einstein, Mozart, Leonardo Da Vinci gibi dâhilerde de gözlemlenen disleksi, okuma becerisini etkilediği için ilköğretimin ilk yıllarında fark ediliyor.
stuff.com.tr
Disleksi belirtilerini nasıl sıralayabiliriz?
  • Okumayı öğrenirken zorluk yaşama
  • Okuma hızının beklenenin altında olması
  • Yazarken ve okurken harf atlama
  • Okurken kelimeleri değiştirerek okuma
  • Harfleri birbirine karıştırma (b,d,p gibi)
  • Rakamları ters yazma (3-6-9 gibi)
  • Okuduğunu anlama ve anlatmada zorlanma
  • Ezberlemede zorluk çekme
  • Renkleri karıştırma
  • Sağ ve sol ayrımında zorlanma
  • Kendini iyi ifade edememe
  • Toplama ve çıkarma işaretini karıştırma
  • Ayakkabılarını bağlama gibi motor becerilerde zorlanma
  • Okula gitmek istememe
  • Yazarken sıra, satır atlama
  • İmla kurallarını uygun yazmak zorlanma
  • Noktalı ve noktasız harfleri yazarken ve okurken birbirine karıştırma
Disleksi ile ilgili en çok merak edilenler
Çocuğa disleksi tanısı konmuş olması çocukta zeka geriliği olduğu anlamına gelmiyor. Disleksi tanısının konulması için zekanın normal olması gerekiyor. Disleksik çocukların genel olarak okul başarıları düşük olmakla beraber buradaki ana sorun çocuğun anlayamaması değil sınavda okuma ve yazmada güçlük çekiyor olmasından kaynaklanıyor.
Disleksik çocuklar okuma ve yazma gibi becerilerinde güçlük yaşıyorlar ve bunun üstesinden gelebilmek için diğer çocuklardan daha fazla çaba göstermeleri gerekiyor. Erken yaşta zorluklarla başa çıkmak zorunda kalan çocuklar sorunların üstüne gitmeyi öğreniyorlar. Sorunlarına farklı bakış açıları getirerek eksikliklerini tamamlamak için yeni yöntemler bulmayı öğreniyorlar.
Yapılan araştırmalarda disleksi ile dikkat eksikliği arasında %10’dan %92’ye varan oranlarda bir örtüşme görüldüğü ortaya konuyor.
Öğrenme güçlüklerine erken dönemde müdahale çok önemli. Ne kadar erken fark edilirse o kadar kolay bu güçlük aşılabiliyor.
Disleksik çocuklar okuma ve yazmada güçlük çektikleri için başarısızlık duygusuyla çok fazla karşılaşıyorlar ve buna bağlı olarak da kendileriyle ilgili olumlu algı geliştiremeyip öz güven problemleri yaşıyorlar.
Disleksinin ilaç ile tedavisi mümkün olmayıp, en etkili çözüm eğitim olarak kabul ediliyor.
Disleksinin tek çözümü eğitim
Disleksi okul çağı çocuklarının %10 – 15’inde görülüyor. Yapılan araştırmalara göre ilkokul 1.,2.,3. sınıflarda tanının yapılmış olması çocukların %83’nün yaşamını sorunsuz devam ettirmesini sağlıyor.
Çocukluğunda disleksik olanların yetişkinlikte bağışıklık sorunları azaldığı için okumada daha az sorun yaşamlarına rağmen, ilerleyen yaşlarda Alzheimer potansiyelleri olabiliyor. Bu sebeple yaşam boyu sürekli eğitim, bilişsel kapasitenin geliştirilmesi önem taşıyor.
Öne çıkan görsel kaynak: xtrlarge.com



Pazartesi, Şubat 19, 2018

Facebook’tan Çocuklara Özel Mesajlaşma Uygulaması: Messenger Kids


“Messenger Kids” ebeveynlerin çocuklarının kimlerle sohbet ettiğini görüp onaylayabileceği bir  çevrimiçi mesajlaşma uygulaması. Uygulamayı indirdikten sonra var olan bir Facebook hesabı ile giriş yapılması bekleniyor. Giriş yaptıktan sonra ebeveyn ve çocuğun hesapları ilişkilendirerek, çocuğun mesajlaşabileceği kişiler listesi ebeveynin onayına sunuluyor. Çocuk veya ebeveynin bir isim girmesi ve çocuğun hesabına bir resim yüklemesi gerekiyor fakat bu resim çocuğun kendi resmi olmak zorunda değil.
iPhone ve iPod Touch uyumlu, ücretsiz olan Messenger Kids, şu an yurt dışında piyasaya sürülmüş ancak ülkemizde henüz kullanılamıyor.
Uygulamanın iyi olduğu kadar kötü yanları da var mı?

Çocukların mesajlaşacağı kişilerin bir ebeveyn onayından geçmesi cazip geliyor, ancak uygulamada dikkate alınması gereken daha çok şey var. Messenger Kids, çocukların severek kullandığı Snapchat, video sohbet, GIF’ ve canlı fotoğraf filtreleri gibi pek çok eğlenceli özelliklere sahip. Ebeveynler kişi listesindeki tüm kişileri onaylayacağından ve ekleyeceğinden yabancılarla sohbet veya şüpheli içerikle karşılaşmanın riski elbette azalıyor; ancak çocukların paylaşımlarının yine çocuklara uygun olup olmadığından emin olunamayacağını ve gönderilen içeriklerin diğer kullanıcılar tarafından kaydedilebileceğini hatırlatmak gerekiyor.
Uygulamayı internet üzerinden bazı videolar ile incelediğimizde özellikle 6-12 yaş arasındaki çocukları hedef aldığını söyleyebiliriz. Çünkü Facebook’u genel olarak 13 yaş ve üstündeki gençler kullanıyor.  Uygulamayı indirdikten sonra ebeveynin uygulamayı kendi Facebook hesabı ile eşzamanlaması bekleniyor. Daha sonra çocuğun adı ve çocuk ile ilgili bilgiler ekleniyor. Bu bilgiler sadece aile üyelerine ve çocuğun daha önceden arkadaş olduğu kişiler tarafından görüntülenebiliyor. Hesabı oluştururken Facebook paylaşılan bütün gönderileri ve mesajları sakladığını da belirtiyor. Hesaba bir fotoğraf da ekledikten sonra uygulama kullanılabilir duruma geliyor. Uygulamada kişi ekleme, resim çekme ve grup kurma seçenekleri sunuluyor. Arkadaş olma süreci tamamlandığında yapılan aramalar, konuşmalar ve gönderilen mesajlar ebeveynler tarafından görülebiliyor. Çocukların uygulamayı kullanması için gerçek bir Facebook hesabı bulunmasına gerek yok. Çocuklar yaptıkları konuşmaları ve paylaşım geçmişlerini silemiyorlar. Uygulamanın verileri bünyesinde topladığı da açıkça belli. Sosyal medya araçlarıyla büyük benzerlik gösteren bu uygulama akıllara “6-12 yaş aralığındaki çocukların sosyal medya hesapları veya akıllı cihazları olmalı mı”sorusunu getiriyor. Konu ebeveynliğe ve sosyal medyaya geldiğinde ailelerin bu konuda çok farklı düşünceleri olduğu bir gerçek.
Bununla birlikte bir araştırmaya göre 6-12 yaş aralığındaki çocukların %93’ü bir şekilde akıllı bir cihaza erişim sağlayabiliyor. Yine aynı araştırma gösteriyor ki bu çocukların %66’sının kendilerine ait akıllı cihazları bulunuyor. Pek çok aile Facebook’un bu yaş aralığındaki çocuğa ulaşma isteği konusunda endişeli olabilir ancak görüldüğü üzere aslında çocuklar zaten sosyal medyayı bir şekilde kullanıyorlar. Bundan dolayı aslında Facebook sadece şu anda gündemde olan bir trende cevap verme çabasında ve çocuklara daha güvenli bir ortam sağlamaya çalışıyor olabilir.

Sosyal Medya ve Çocuklar

Dijital dünya günümüzde çocukların yaşamlarının bir parçası haline gelmiş durumda. Peki çocuklar dijital dünyada neler yapıyorlar? Hangi yaşlarda, hangi sosyal medya platformlarında var oluyorlar? Gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen veya onlara olumlu katkı sunan unsurlar neler?
Yapılan bilimsel araştırmalara göre küçük yaşlarda dijitalle tanışan çocukların bir çoğu bu durumdan olumlu veya olumsuz yönlerde etkilenebiliyor. California Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, sosyal medya kullanımının çocuklar ve gençler üzerindeki olası negatif etkilerine odaklanıyor. Buna göre, arkadaşlarının veya akrabalarının içki içerken ya da sigara içerken fotoğraflarını Facebook üzerinden gören çocuklar, bu tür alışkanlıklar geliştirmeye daha meyilli oluyor. Keck School of Medicine Direktörü Thomas Valente, yaptıkları araştırmayla ilgili olarak “Çalışmamız, çocukların ve gençlerin arkadaşlarının bu tür kötü alışkanlıklar içeren online fotoğraflarından çok daha kolay etkilendiklerini ortaya koyuyor” diyor. Valente, bu araştırmanın sosyal medya üzerinden alkol ve sigara kullanımına yönelik olarak yapılan ilk araştırma olduğu da belirtirken, geniş bir sosyal medya analizi ile yola çıktıklarını ifade ediyor.
Öte yandan UCLA’nın Beyin Haritalama Merkezi’ndeki araştırmacılar, sosyal medyada beğeniyle takdir edilmenin beyin taramalarında beynin ödül merkezlerini harekete geçirdiğinin görüldüğünü belirtiyor. Bu durum, ödüllendirilme beklentisi konusunda çok hassas olan, özellikle büyüme çağındaki çocukların neden sosyal medyaya girdiğini kısmen açıklayabiliyor. Uzmanlara göre kaç kişinin yayınlarını izlediklerinden, ne kadar hoşlanıldıklarından, kaç kişinin onları takip ettiğinden haberdar olmak zaman zaman çocuklarda pasifleşme ve sessizleşip içine kapanmaya neden olabiliyor. Bazı durumlarda beğeni yorumları, çocukların kendilerini düşündüklerinden daha önemli hissetmelerine yol açabiliyor.
Sosyal medyanın çocukların gelişimine olası kötü etkileri şöyle sıralanabilir;
  • Sosyal medya ve dijital ortamda olması gerektiğinden fazla ve çok yoğun zaman geçirmek çocukların sosyal çevrelerindeki etkileşime zarar verebilir. Gerçek sosyal etkileşim, başkalarının duygularını anlamada beceriler geliştirmek için gereklidir.
  • Çocuklar, kendilerini tanımadıkları insanlara kabul ettirme zorunluluğu hissederek yetersiz ve önemsiz hissedebilirler.
  • Avustralya Psikoloji Derneği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, FOMO ya da önemli bir şeyleri kaçırma korkusu (arkadaşlarının esprileri, partileri, etkinlikleri ve eğlenmenin diğer yolları gibi) genç sosyal medya kullanıcılarında depresyona ve endişeye yol açabilir. FOMO, gençlerin sosyal medyayı yoğun şekilde kullanmasının temel nedenlerinden biridir.
Öte yandan bazı araştırmalar sosyal medyanın çocukların gelişimine olumlu etkileri de olduğunu söylüyor. Bu konuda başlıca görüşler ise şöyle sıralanabilir;
  • Sosyal ağlar aslında çocukları daha çok ilişki odaklı ve düşünceli olmaya teşvik edebilir. Çocuklar, arkadaşlarının doğum günlerini hatırlarlar; birbirleriyle resimler, videolar paylaşabilir ve arkadaşlarının durumları hakkında yorum yapabilirler.
  • Fiziksel olarak buluşmadıklarında bile çevrimiçi olarak iletişim kurabilir ve daha uzun süreli dostluklar yaşayabilirler.
  • The British Medical Journal’dan Susan Greenfield’ın verdiği bilgiye göre sosyal paylaşımların “mevcut dostlukları pekiştirdiği ve ilişkilerin kalitesini arttırdığı” tespit edilmiştir.
Sosyal Platformlarda Çocuklar
The Telegraph teknoloji haberleri yazarı RhiannonWilliams’ın paylaştığı araştırma sonuçlarına göre, İngiltere’de çocukların yaklaşık %59’u 10 yaşına kadar bir sosyal ağ kullandığını ve %43’ü 12 yaşına kadar çevrimiçi olarak yabancılarla mesajlaştığını söylüyor.
Facebook’a kayıtlı olabilmek için yaş sınırı 13, bu sosyal ağı kullanan 8-16 yaş aralığındaki çocukların %52’si resmi yaş sınırını göz ardı ettiklerini itiraf ediyor. Mobil mesajlaşma uygulaması WhatsApp, üyelerinin en az 16 yaşında olmasını gerektiriyor, ancak araştırmaya katılan 16 yaş altındaki çocukların %40’ı bu uygulamayı kullanıyor. Asgari yaş politikası sınırı 13 olan fotoğraf mesajlaşma servisi SnapChat ise çocuklar arasında %11 oranında kullanılıyor.

Knowthenet.org.uk tarafından hazırlanan The Social Age araştırmasına göre, araştırmaya katılan 1.004 çocuğun yaklaşık yüzde 43’ü, ortalama 12 yaşından itibaren çevrimiçi olarak yabancılarla  mesajlaştıklarını söylüyor. Bu araştırmaya göre dokuz yaşındayken çocuklar önce YouTube’a erişiyor ve izleyici konumunda bir mobil veya dizüstü araç kullanıyor. Aktif internet faaliyetlerinin en büyük kısmı 11 yaşından itibaren gerçekleşiyor. Bu yaşlarda bir resim veya video yayınlama, sahte bir sosyal medya profili oluşturma gibi faaliyetler gözleniyor. 12 yaşından itibaren ise çocuklar önce Twitter’ı ve Whatsapp’ı deniyor ve gerçek hayatta tanışmadıkları birine çevrimiçi mesaj gönderebiliyor.  Çocuklar 13 yaşından itibaren SnapChat ve Ask FM gibi hizmetleri deniyor ve ilk defa cinsel içeriklere erişmeye başlıyorlar.
Çocuk psikolojisi uzmanı Dr. Richard Woolfson “Çocuklar küçük yaşta sosyal medya sitelerine erişiyor, burada çocuklar duygusal gelişimlerine uymayan durumlara veya yetişkinlere yönelik içeriklere maruz kalabiliyorlar” diyor. Woolfson ayrıca ailelere bir takım tavsiyelerde bulunuyor: “Ebeveynler çocuklarıyla açık bir diyalog sürdürmeliler. Çocuklar, iyi de olsa kötü de olsa yaşadıkları çevrimiçi deneyimleri saklamadan, çekinmeden aileleriyle paylaşmaya teşvik edilmeliler. Aileler sosyal medya delillerini gizlice gözetleyip takip etmek veya onları kontrol etmeye çalışmak yerine çocuklarıyla işbirliği içinde olmalılar.”

Perşembe, Şubat 08, 2018

UYUMAZSAM BENİ SEVECEK MİSİN?

UYUMAZSAM BENİ SEVECEK MİSİN?
 İki hafta önce, Kadıköy’den gelen Metrobüs’ten indikten sonra Taksim’den Fatih Mahallesine giden halk otobüsüne bindim. Ayaktayım; sağımdaki bir koltukta annesinin kucağında oturan beş yaşlarında bir oğlan, annesine tatlı tatlı bir şeyler anlatıyor. . Gedik dişli, gülüyor, sevecen sözler söylüyor anne, oğul birbirine. Bir süre sonra çocuğun uykusu geldi. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: Çocuk: Uykum geldi. Anne: Uyuma, seni burada bırakır giderim. 

Çocuk: Halam burada, o beni eve götürür. (Sanırım yan koltukta oturan kadın çocuğun halası.) Anne: Oda bırakır, yabancıların elinde kalırsın. (Çocuğun yüzü hüzüne büründü. Ağlamak üzere.)


Çocuk: Ama çok uykum geldi. Anne:   Uyuma seni bırakır giderim. Çocuk: Beni özlemez misin? Anne:   Hayır özlemem; uyursan özlemem. Çocuk: Uyumazsam beni sevecek misin? Anne:  (Birkaç öpücük konduruyor.) Evet, seni sevecem. Çocuk: Bende seni sevecem. 


Çocuğun gözünden uyku akıyor. Gözünü açık tutmaya çalışarak yine tatlı konuşmaya devam ediyorlar. Korku kültürünün maskelenmiş bir şekilde ve gayet şiddetli bir şekilde orada, yanımda, otobüste anne oğul arasında yaşandığını görmek beni heyecanlandırdı, öfkelendirdi, üzdü ve içimi sızlattı. 

Çok masume bir durum belirtisi: “Uykum geldi.” Sözüne annenin işine gelmediği için en temel güven zemininden bir saldırı. “Seni burada bırakır giderim! Benden başka güveneceğin yok. Diğerlerinin hepsi, güvenilmez, “öteki”ler. Ve dediğimi aynen yaparsan, seni sever, seni kollarım. Yapmazsan, korkunç durumu gel sen hayal et. 

Bu çocuğun en temel ihtiyacı olan güven ve sevgi karşılanmıyor; koşullara bağlanıyor. Bu kadın aile içinde yetiştirilirken, çok muhtemelen bu söylediklerinin aynısı kendine söylenerek büyümüş; kendi güvensizliğini ve değerini gelecek nesillere aktardığının farkında değil. Bu kadının annesi, babası farkında değildi, oğlu da ilerde baba olduğu zaman farkında olmadan böyle bir aile kuracak. 


Kaynak olarak üç kitabımı öneriyorum: 
1- Geliştiren Anne Baba 2- Yetişkin Çocuklar 3- Korku Kültürü



Doğan CÜCELOĞLU