Radyo 45'lik

Çarşamba, Kasım 26, 2014

"Ben Bir Önceki Gebeliğimde de İçtim Bir Şey Olmadı"


・・・
"Ben Bir Önceki Gebeliğimde de İçtim Bir Şey Olmadı" Demeyin, Olur... Doğumdan sonra bebekte pronomi(zatürre) ve bronşit riski artar.

Akciğer sorunları görülebilir. ‪Sigara‬ içen annelerin bebeklerinde ani ölüm sendromu 2 kat daha fazla görülür.

Orta kulak iltihabı ve astım gibi hastalıklar daha fazla görülür.
Sigara içen annelerin bebekleri daha sık hastalanır ve daha sık hastane hizmeti almak zorunda kalır. ‪Gebelik‬ esnasında sigaraya maruz kalan bebekler, büyüdüklerinde sigara bağımlısı olabilirler.

Bazen ‪anne adayları‬ "Ben Bir Önceki Gebeliğimde de İçtim Bir Şey Olmadı" gibi paylaşımlarda bulunabilmektedir. Sigaranın sayılan bu olumsuz etkileri sigara içen her ‪gebe‬ kadında ortaya çıkmayabilir. Ancak anne adaylarının sigara içmesi yukarıda bahsedilen durumlarla karşılaşma riskini 3-4 kat artırmaktadır.

ŞİDDET, ŞİDDETİ DOĞURUR


Dr. İnci Şen

Tıp eğitimini Almanya ve Türkiye’de tamamladıktan sonra uzmanlık eğitimini Almanya’da gerçekleştirmiştir. Senelerce Yetişkin Psikiyatrisinde çalıştıktan sonra Essen Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünde 4 sene göçmenler başta olmak üzere çeşitli psikiyatrik konularda araştırmalar ve bilimsel çalışmalar yaptı. Son yıllarda Almanya’da birikimlerini kendi polikliniğindeki çalışmaları ile sürdürdü. Bilimsel çalışmalarının yanında üç yıl Koçluk eğitimi almıştır. Uluslararası alanda bu konuda hizmet vermektedir. TAVAK (Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı) Mütevelli Heyet üyesi.

Şiddet konusunda geçmişte makalelerim oldu, bugün şiddete karşı hükümetin yeni önlemler alması ve terörizme karşı Alman Modelini yasalaştırmak istemesi, bu konumun Türkiye’deki geçerliliğini koruduğunu bırakın Kurban Bayramındaki Kobani olaylarıyla daha da vahim noktalara gelmesi nedeniyle bugün tekrar bu konuya değineceğim.

Durum ciddi
Türkiye’deki son politik ve ekonomik gelişmeler, halkımızı büyük ölçüde depresyona yöneltiyor. Bu, insanların git gide içine kapanmasına ve umutsuzluğa itiyor. Toplumda bunun bir göstergesi olarak son zamanlarda sık rastladığımız cinnet olaylarını görüyoruz. Yapılan araştırmalara göre halkımızın yüzde 10’nun depresyon geçirmesi şu içinde bulunduğumuz politik ortamın ciddiyetini kanıtlıyor.
Gezi olaylarından beri Türkiye’de öfke kontrollünü ne sokaklarda, ne de politikada görüyoruz.  Öfke kontrolsüzlüğü kadına şiddeti de beraberinde getiriyor. Son zamanlarda kadın cinayetlerine de bu açıdan baktığımız zaman öfke kontrolsüzlüğü ortaya çıkıyor.
Sık sık izlediğimiz tutuklamalar, internet yasağı, Meclis’teki politikacıların vurdulu kırdılı, küfürlü konuşmaları da şiddetin bir yüzü. İşte çocuklarımıza şu sıralar sunduğumuz ortam bu, ortam deyince sürekli şiddet, gerginlik, endişe korku ve kuşku içeren bir ortam. Bir taraftan çocuklara vermek istediğimiz düzgün terbiye kurallarımız, görmek istediğimiz ve beklediğimiz dürüst davranış şekilleri öbür taraftan çocukların önünde cereyan eden bu şiddet endişe ve korku tablosu.
Hak, hukuk, birbirine karışmış kutuplaşmalar çok keskin ve birbirlerine düşman gibi davranan insanları

Modelde neler var?
Türkiye’nin gündeminde olan Alman polisinin yetkileri şöyle:
* Ülke çapında terörle mücadele kapsamında ‘önleyici’ soruşturmalar yapabilme. Ağır suçlar söz konusu olduğunda ve soruşturma sırasında somut bir tehlike sezilmesi halinde emniyet teşkilatı görevlileri, hâkimin izni alınmak koşuluyla kişisel bilgisayarlara giriş yapabiliyor.
* Acil durumlarda, Federal Emniyet Teşkilatı Başkanı hâkimin izni olmaksızın müdahale etme yetkisine de sahip.
* Alman polisi, devletin birliği ve güvenliğinin tehlikeye düştüğü durumlarda kişisel bilgisayarlara girebiliyor. Polis, kimi durumlarda ev sahibinin izni alınmadan arama yapılabiliyor.
* Polis, kamu güvenliğine yönelik tehdidin giderilebilmesi için suç işlediği yönünde kuvvetli delil bulunan kişinin özgürlüğünü, gözaltına alma işlemlerinden önce hâkim kararı olmaksızın geçici olarak kısıtlayabiliyor.
Demokratik değil
Devletin birliği ve güvenliğinin tehlikeye düştüğü durumlarda, BKA, terör zanlılarını gizli olarak dinleme faaliyetleri sürdürebiliyor, evleri gözetleyebiliyor. Bilgisayar sahiplerinin bilgisi olmadan sisteme girip verilere el koyabiliyor. Ayrıca kimi durumlarda şüpheli görülen evlerde ev sahibinin izni alınmadan arama yapabiliyor, telefon ve cep telefonlarını dinleyebiliyor, önleyici gözaltı yapabiliyor.  Hatta şüphelinin birinci ve ikinci derece yakınlarının evi bile gözetlenebiliyor. Böylece denetim görevi gören Federal Savcılığın ötesine geçen yetkilerle donatıldılar. İnsan hakları örgütleri, yasayı, özel hayatın mahremiyeti de dahil bireysel özgürlükleri zedeleyeceği gerekçesiyle sert bir dille eleştirirken, muhalefet de Almanya’nın FBI’sının yaratıldığı eleştirilerini getirdi. Hukuk devleti ilkesinin çiğnendiği vurgulandı.
Daha düne kadar yaşadığımız yargısız tutuklanmalara neden olan davaların hesabı paralelcilere çıkarılırken Alman modeliyle hükümet bunlara yasal zemin hazırlıyor. Özel hayat ve kişisel mahremiyet yok ediliyor. Daha yeni yaşadığımız Ergenekon ve Balyoz davalarının açtığı adalet duygusunun derin yaraları sarılmadan aynı hataların tekrarlanması, adaletsizliğin ve yolsuzluğun en üst düzeyde yaygınlaşmasından rahatsız insanlarımızın otoritelere (hükümet, yargı, emniyet) olan güvenini bir kez daha sarsacak ve bir daha iyileşemeyen bir güven kaybına neden olacaktır. Bununla birlikte bu güvensiz, baskıcı ortam korkuları da beraberinde getirecek. İnsanlar kuşku ve endişe ortamında özgürlüklerini yaşayamayacaklar. Bir korku ortamı yaratılıyor, bu insanların bir kısmının kendi içlerine çekilmesine, pasif, umursamaz, gittikçe bencilleşmelerine bir kısmı da illegal gruplara katılarak şiddete şiddetle cevap verme olasılığını artıracaktır. Bildiğimiz gibi şiddet, şiddeti doğurur.

Empatide başarılı değiliz
Dünya’da bunu nasıl çözüyorlar, neler yapıyorlar? Bunu irdelemekte muhakkak yarar var. Buna gelmeden evvel empati oluşturma konusuna da kısa değinmek istiyorum. Türk insanı olarak empati konusunda çok duyarsızız. Baktığımız zaman bir asansöre bindiğimiz zaman kimseyi selamlamıyoruz, yolda suratımız asık gidiyoruz, alt kadroda çalışan insanlara karşı acımasız olurken, üstlere karşı yağcılık yapıyoruz. Bunlar esasında ruh sağlığının bozulduğunun en iyi belirtileri. Dünya’da ve Avrupa’da psikiyatristler bu konuda metotlar oluşturuyorlar. Kurumlarda empati oluşturmak ve öfke kontrolü konusunda seminerler veriliyor. Türkiye’de belirli kaliteli iş yerleri bu önemli metotlarla çalışıyor, dışarıdan çalışan kuruluşları getirerek elemanlarına bu konuda seminerler verdiriyor. Böylece iş dünyasındaki sertlikleri azaltmak ve mobbing’lere son vermek konusunda adımlar atılıyor. Almanya’da kaldığım süreç zarfında, psikiyatrist olarak bu konuda birçok seminer verdim ve Almanya’da özellikle göçmenlerin daha fazla empati kurmaları ve öfke kontrolü sağlamaları konusunda çalıştım. Almanya’da ezilen Türkler öfke kontrolü konusunda ciddi deneyime ihtiyacı vardı. Bütün bunlara baktığımız zaman Türkiye’de de özellikle politik yaşamında öfke kontrolü tamamen kalkmış durumda. Sokaktaki savaşlar, polisin şiddet içeren tutumu buna karşılık gençlerin saldırgan tavrı iletişimi olanaksız hale getiriyor.

Hükümetin konumu
Bu acıdan hükümete, Aile ve Eğitim bakanlıklarına büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu konuda her türlü yardım için, herkesin el ele çalışıp, Türkiye’deki şiddeti bir an evvel önlemenin yollarını hep birlikte bulup, çocuklarımıza ileride daha barışçıl, daha anlayışlı, empati duygusu çok daha yüksek olan insanlar olarak yetiştirip çocuklarımızın hayat ve yaşam kalitelerini arttırma sorumluluğumuz vardır. Toplumun her bölümünde şiddete karşı çalışmalar yapmak gerek, ama bu şu içinde bulunduğumuz sürede inandırıcı gelmiyor. Hem insanları şiddete karşı eğiteceksin, hem de aynı zamanda özgürlükleri, kişilik haklarını kaldıran, otoritenin elini kuvvetlendiren sorgusuz, sualsiz yasalar getireceksiniz. 
Türkiye’deki bu yeni şiddet dalgasına karşı yeni yasalarla yüzeysel çözüm yerine, problemlerin kaynaklarına inip kökten çözümler getirmek daha akılcı, aynı zamanda özgürlük ve demokrasi atmosferinin de oluşmasını ve gelişmesini sağlayacaktı

Pazartesi, Kasım 24, 2014

Aile Hekimi Nasıl Değiştirilir



Taşınma yanı sıra Aile hekiminden memnun kalmama gibi durumlarda aile hekiminizi değiştirmeniz için gerekli işlemler hakkında bilgi paylaşımını sayfamızdan detayları ile öğrenebilirsiniz. Aile hekimliği kişinin ikamet adresine göre otomatik olarak belirlenen bir alt yapısı bulunmaktadır. Aile hekiminizden memnun kalmadığınız durumda en az 3 aylık bir bekledikten sonra aile hekiminizi değiştirmek için alt kısımda yer alan dilekçe örneği ile başvurunuzu yapabilirsiniz. Aile hekiminizin olup olmadığı merak ediyorsanız alt kısımda yer alan Aile Hekimi Sorgulama kısmına bakabilirsiniz.

Aile Hekimi Sorgulama



Yukarıda yer alan linkte sorgulama sonrası Aile hekimliğinizin bulunamaması durumunda, dilekçe doldurmanız gerekmektedir. Bunu size en yakın Aile Sağlığı Merkezinden temin ederek aile bireylerinin Tc.Kimlik,Doğum tarihleri ve cinsiyeletleri ayrı ayrı doldurulacak şekilde aile hekimi olmayan bireyin daha net bir şekilde yazılarak belirtilmesi gerekmektedir. Peki bu dilekçeyi yazdıktan sonra yine Aile Sağlığı Merkezine vermeniz gerekmektedir.
http://sbu.saglik.gov.tr/sbahbs/

Aile Hekiminden Memnun Değilim Nasıl Değiştirebilirim ?

Sağlık bakanlığı tarafından uygulanan bir yöntem olmasına karşın halen bazı doktorların terslemeleri ve kişinin ihtiyacı olan ilaçları yazmamaları ile hastalar aile hekiminini değiştirmek isteyebilirler. Genel olarak bulunduğunuz semte göre 3 veya 4 adet aile hekimi bulunmaktadır, bunlardan birini seçebilirsiniz.  Aile hekiminizi beğenmeme,tartışma ve memnuniyetsizlik gibi durumlarda en az 3 ay beklemenin ardından değiştirebilirsiniz.

Aile Hekimi Değiştirme Dilekçesi

Aile Sağlığı Merkezlerinde, aile hekimlerinden tedarik edeceğiniz dilekçe genelde kendi doldurulmuş olarak verilir. Sizin yapmanız gereken eski ve yeni aile hekiminin bilgileri doldurup yeni kayıt olacağınız aile hekimine bu dilekçeyi verebilirsiniz. Değiştirmek istediğiniz aile hekimi ile muhattap olmanızı gerektircek hiçbir işlem yoktur.
Dilekçe 3 nüsha şeklindedir ; 1 nusha sizde kalır, diğeri aile hekiminde, son kalan nüsha’yıda aile hekimi Toplum Sağlığı Merkezine gönderir. Bu işlemleri ayın 20′sinden önce yapmanız gerekmektedir. Dilekçenizin durumunu ay başında aile hekimi sorgulama ekranından kontrol ederek öğrenebilirsiniz.

Adres Değişikliği ve Taşınma gibi durumlarda izlenecek yol

Bulunduğunuz bölgeden farklı bir yere taşındıysanız ve size en yakın aile hekimine kayıt olmak için yapmanız gereken işlemler oldukça basit. Memnuniyetsizlik gibi durumlarda 3 ay bekleme süresi varken, taşınma durumunda herhangi bir bekleme söz konusu değildir. Aile hekimine değiştirme formu dilekçesi vererek, aile hekiminizi değiştirebilirsiniz.

Aile hekimi değiştirmek için alınacak dilekçe ve Aile hekimini değiştirecek tüm bireylerin Nüfus Cüzdanı Fotokopileri gerekmektedir. 

Çarşamba, Kasım 19, 2014

Anne Sütünün Önemi Ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Günümüzde yeni doğan bebeklerin ilk altı ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Anne sütü bebek için en sağlıklı olan besindir. Uygun koşullarda gereksinim duyulduğu anı beklemektedir. Isıtma, soğutma, depolama, mikroptan arındırma için özel aletlere, biberon, emzik vb. aracılara ve temiz su kaynağına bağımlı değildir. Anne sütünde mikrop üremez, bozulmaz, hastalık kaynağı olmaz.

Anne sütünün bebeğe ve anneye faydaları:

Anne sütü ile beslenen bebeklerde enfeksiyon hastalıkları daha az görülmekte, beyin gelişimi daha iyi olmakta, allerjik hastalıklar, ishal ve solunum yolu hastalıkları ve hatta ileri yaşlarda ateroskleroz, kanser ve multipl skleroz gibi hastalıklar daha az bildirilmektedir. Emziren annelerde ise meme kanseri, yumurtalık kanseri, osteoporoz ve kansızlık daha az görülmektedir.

Anne sütü özeldir:

Anne sütü her bebek ve her dönem için özeldir. Prematürelerde ve hayatın ilk günlerinde farklı yapıda bir anne sütü söz konusudur. İlk bir hafta memelerden "kolostrum" adlı süt gelir ve bebeği besleyici ve enfeksiyondan koruyucu özellikleri ön plandadır. Bunu ikinci hafta boyunca protein içeriği azalırken, laktoz, yağ ve toplam kalori içeriği artan "geçiş sütü" izler. Daha sonraki dönemlerdeki olgun anne sütü de emzirmenin başlangıcında karbonhidrattan, sonunda yağdan zengin olarak gelir.

Anne sütünün özellikleri:

Anne sütü özel yapıda, sindirimi kolay ve enfeksiyondan koruyucu nitelikleri zengin bir protein içeriğine sahiptir. Anne sütünde protein ve minerallerin inek sütüne göre daha az olması, sindirim ve böbrekler açısından bebeğin yüklenmesini önler. Anne üstündeki demir, çinko gibi minerallerin emilimi, inek sütüne göre çok daha fazla, örneğin demir için beş katıdır. Anne sütünde sindirimi kolay doymamış yağ asitlerinin oranı yüksektir. Beyin ve sinir sistemi için şart olan temel ve zorunlu yağ asitleri ise inek sütüne göre 8 kat olup, ilk 4 ay boyunca bebek tarafından sentezlenememektedir.

Anne sütü ile bebeğin beslenmesi:

İlk saatlerden itibaren bebeğin istekle, uygun koşullarda ve doğru teknikle emzirilmesi anne sütü ile bebeğin beslenebilmesi için en önemli koşuldur. Emzirme sırasında salgılanan oksitosin ve prolaktin hormonları memedeki sütün boşalmasını sağlar ve yeni süt yapımını uyarır.

Başarılı bir emzirme için her şeyden önce doğru kucaklama ve pozisyon alma gereklidir. Anne normal koşullarda rahat bir koltukta, sırtı dik olarak oturmalıdır. Bebek yüzü ve gövdesi aynı doğrultuda ve anneye dönük, başı gövdeye göre yüksekte, yani eğri bir çizgi oluşturacak şekilde anne tarafından kucaklanmalıdır. Bebeğin başı, annenin emzirilen göğsünün tarafındaki kolu dirsekten bükülerek, dirsek kıvrımının hemen önüne yerleştirilmelidir. Bebeğin altta kalan kolu anne ile bebek arasına girmemelidir. Bebeğin başına arkadan bastırılmamalıdır. Anne kolunun altı gereğinde bir yastık ile desteklenebilir.

Bebek uygun şekilde pozisyon verilerek kucağa alındıktan sonra alt dudağı meme ucunun altına gelecek şekilde bebek aşağıdan yukarıya doğru memeye yaklaştırılmalı, diğer elin dört parmağı memeyi alttan desteklerken başparmak üstte memeyi yönlendirmelidir. Anne meme ucunu bebeğin dudaklarına değdirerek emme için ağzını açmasını sağlamalı, bebek ağzını genişçe açtığında meme ucu ve çevresindeki kahverengi bölüm (areola) birlikte bebeğin ağzına verilmelidir. Bebeğin çenesi memeye dayanmalı, üstteki başparmak burnun tıkanmasını önlemelidir.

Süt yapımı üzerine etkili faktörler:

Süt yapımını belirleyen en önemli iki faktör bebeğin sık emmesi ve memelerin boşaltılmasıdır. Yorgunluk ve stres, ruhsal sıkıntılar ve en önemlisi emzirmeye isteksizlik, anne sütü miktarını azaltabilir. Meme büyüklüğü süt yapımında önemli değildir. Yine meme başlarının düz veya içe çökük olması bebek doğru teknikle emzirilirse sorun olmaz. Annenin yeterli sıvı alması ve dengeli beslenmesi yeterlidir. Aşırı kalorili, şekerli yiyecek ve içeceklerin süt yapımına katkısı yoktur. Sıvı alımının aşırısı da sakıncalı olabilir. Sebze ve meyveler, yeşil salatalar bolca tüketilmelidir. Anne yeterli süt ve süt ürünleri ile protein ve demir içeren gıdaları dengeli bir şekilde almalıdır. Gebelikte olduğu gibi, kalsiyum ve demir desteği sürdürülmelidir.

Emzirme sıklığı ve süresi:

Yeni doğan doğumdan sonra en kısa zamanda memeye verilmeli ve devamında emzirme sıklığı ve süresi bebeğin isteğine göre ayarlanmalıdır. İlk emzirmelerde süt hemen gelmeyebileceğinden, bebeğe başka bir besin vermeden emzirmeye devam edilmelidir. Özellikle ilk 2 ay her istediğinde bebeğe meme verilmelidir. Başlangıçta her emzirmede sırası değiştirilerek her iki göğsün de emzirilmesi sütün artması açısından yararlı olsa da, süt miktarı arttığında her öğünde bir memenin emzirilmesi yeterli olabilmektedir. Her öğünde bebeğin bir memeyi tamamen boşaltması sağlanmalıdır. Bu süre genellikle 10-15 dakika kadardır. İlk dönemden sonra emzirme aralıkları 2-3 saate uzayabilmektedir.

Anne sütünün yeterli olduğunun değerlendirilmesi:

Bebeğin yeterli beslendiği, günde en az beş kez idrar yaparak bezini ıslatması, en geç 15. günde doğum kilosuna ulaşması ve ayda en az 500-600 gram alması ile anlaşılır. Bebeklerde ilk günlerde görülen doğal tartı kaybının nedeni vücutta su oranının azalması ve suyun yer değiştirmesidir; anne sütü yetersizliğine bağlanmamalıdır. Dışkılama sayısı, bebeğin huzursuzluğu, uyku düzensizliği veya aşırı ağlaması anne sütü miktarı açısından güvenilir kriterler değildir. Çok iyi tartı alan bebeklerde de benzer yakınmalar görülebilir. Sadece bezin hep kuru bulunması ve sürekli olarak koyun pisliği gibi ufak ve sert parçalar halinde az miktarda kaka yapılması açlık bulgusu olabilmektedir. Bunlar dışında en önemli kriter, bebeğin yeterli kilo almamasıdır.

Emzirmede sık yapılan hatalar:

Emzirmeden önce meme başının karbonatlı su, sabunlu su veya çeşitli kremler ile temizlenmesi meme başı çatlağına ve bebeğin memeyi tutmasında çeşitli güçlüklere neden olabilir. En iyi meme bakımı anne sütü ile olur. Özel silikon başlıklar bebeğin memeyi doğru kavramasını engeller. Ortamda aşırı kalabalık ve gürültü, aile içi gerginlikler, aşırı sıcak, sıkı giysiler ve örtüler bebeğin emmesini olumsuz etkileyebilir. Eldiven giydirilmesi bebeğin parmaklarını emmesini engelleyerek huzursuzluğuna neden olabilir. Bebeğin doymadığı kaygısı ile biberon kullanılarak ek besin verilmesi, emziğin şekerli sıvılara ve bala batırılması, bebeğe şekerli bitki çayları verilmesi memeye isteksizlik yaratabilir.

Görüldüğü gibi, başarılı bir emzirmenin birinci kuralı istemek ve gerisini bebeğe bırakmaktır.

 Kaynak : Anne Sütü  

KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH)

HAYAT NEFESLE BAŞLAR

  Kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak gelişen kronik, geri dönüşümsüz ve ilerleyici olan hava akımı kısıtlanması ile karakterize bir hastalıktır. Hava akımı kısıtlanması kısmen geri dönüşümlü ve solunum yolları aşırı duyarlılığı ile birlikte olabilir. Kronik bronşit ya da amfizemi olan bir hastada KOAH hastalığının geliştiğini söyleyebilmek için kronik hava akımı kısıtlanmasının meydana gelmiş olması gerekmektedir.
KOAH, zararlı madde ve gazların uzun süreli solunması sonucu akciğerlerde oluşan anormal yanıtın neden olduğu ilerleyici hava yolu daralmasına bağlı hava akımı kısıtlanması ile karakterize bir hastalıktır.
KOAH’ta kronik bronşit ve amfizem genellikle bir aradadır.
1. Kronik Bronşit : Artarda en az iki yıl tekrarlayan ve en az üç ay boyunca devam eden, çoğu günler görülen ve diğer solunum ya da kalp hastalıklarına bağlanamayan öksürük ve balgam çıkarma ile karakterize bir hastalıktır. Solunum yollarında salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış neticesinde gelişen salgı miktarının fazlalığına bağlı olarak oluşur. Salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış solunum yollarının duvar kalınlaşmasındaki önde gelen nedendir ve bu da solunum yollarında tıkanmaya sebep olur.       
2. Amfizem : Alveol denilen hava keselerinin duvarlarının yıkımı ile meydana gelen bir hastalıktır. Duvar yıkımı hava boşluklarının anormal ve kalıcı şekilde genişlemesine ve akciğer esnekliğinin kaybolmasına yol açar. Sonuç olarak küçük hava yollarında tıkanmalar meydana gelir.

Sıklık :
         KOAH daha ziyade ileri yaş hastalığıdır. Yaş ilerledikçe KOAH’a bağlı ölüm sıklığı artmaktadır. Erkeklerde daha sık olarak gözlenmektedir. KOAH’ın dünyada görülme sıklığı tüm yaş grupları için erkeklerde % 0,9 ve kadınlarda % 0,7 olarak bildirilmektedir. Türkiye’de yapılan bir çalışmada 40 yaş üzeri insanlarda KOAH’ın görülme sıklığının % 13,6 olduğu, erkeklerde bu oranın % 20,1 ve kadınlarda % 8,2 olduğu bildirilmiştir.

Etkenler :
1. Tütün : KOAH gelişiminde en önemli risk faktörü sigara içimidir. Gelişmiş ülkelerde KOAH gelişiminden %80-90 oranında sigara kullanımının sorumlu olduğu bildirilmektedir. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla KOAH gelişiminde belirgin artış olmaktadır (sigara kullananlarda 9-30 kat daha sık KOAH gelişmektedir).
                                               
Kronik bronşitin şiddeti ve ölüme sebebiyet vermesi ile sigara kullanımı arasında bir paralelizm mevcuttur. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla kronik bronşite bağlı ölüm görülmektedir.
       
Sigara tiryakiliği amfizemin oluşmasında da başta gelen nedenlerden biridir. Sigara içenlerde amfizemin şiddeti ve ölüme sebebiyet vermesi sigara kullanmayanlara göre belirgin bir şekilde yüksektir.
2. Hava kirliliği : Kronik bronşit ve amfizem hava kirliliği olan ve endüstri bölgelerinde yaşayan insanlarda daha sık olarak görülmektedir. Bu da hava kirliliğinin KOAH gelişiminde önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
3. Mesleksel faktörler : İşyerinde endüstriyel gazlar, dumanlar ve tozlarla temas içinde olan kişilerde KOAH gelişimi daha sık görülmektedir. Madenlerde, ağaç sanayiinde, metal işlerinde, ulaşım sektöründe, inşaat ve boya iş gruplarında, yem sanayiinde ve tarımla uğraşanlarda KOAH gelişme riski yüksektir.
Sigara kullanımı ile çevresel ve mesleki faktörler bir arada olduğunda karşılıklı olarak birbirlerinin zararlı etkilerini artırmakta ve KOAH gelişime ihtimalini artırmaktadır.
4. Sosyoekonomik şartlar : Hijyenik şartların iyi olmadığı evlerde ve bölgelerde yaşayan insanlarda KOAH gelişme oranı artmaktadır. Kişilerin eğitim düzeyleri de KOAH gelişiminde önem taşımaktadır.
5. Solunum yolu enfeksiyonları : Çocukluk çağında geçirilen solunum yolu enfeksiyonlarının ileride gelişecek KOAH için uygun zemin hazırladığını, buna diğer faktörlerin de ilave olması ile KOAH gelişme sıklığının arttığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
6. Genetik faktörler : Doğumsal alfa-1 antitripsin eksikliği genetik bir hastalıktır ve bu kişilerde serum alfa-1 antitripsin düzeylerinde belirgin azalma ile birlikte buna bağlı olarak 30-40 yaşlarında amfizem gelişmi ile karakterizedir. Bu hastalarda çevresel faktörler olmasa bile genç yaşlarda amfizem gelişir.
7. Diğer faktörler : Akciğerde yaygın harabiyete ve sekel oluşumuna neden olan hastalıklar (pnömokonyozlar, sarkoidozis, yaygın tüberküloz vs.) amfizem nedeni olabilirler. Uzun yıllar devam eden astım bronşiale de sonunda amfizeme neden olabilir.
         Çocukluk çağında anne-babanın sigara kullanımına bağlı olarak pasif sigara içimi neticesi ileri yaşlarda KOAH gelişme riski artmaktadır.
         Alkol kullanımı ile KOAH gelişimi arasında da ilişki tespit edilmiştir.
         Ailesinde KOAH’lı hasta bulunanlarda, düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelen bebeklerde, allerjik bünyeli çocuklarda, solunum yollarının dış etkenlere karşı aşırı duyarlılığı bulunanlarda geç dönemlerde KOAH gelişme riskleri yüksektir.
         Adenovirus enfeksiyonu geçirenlerde, vitamin C yönünden zayıf gıdalarla beslenenlerde, A kan grubunda olanlarda KOAH gelişme ihtimali olabileceği öne sürülmektedir.       

Şikayetler :
         KOAH’ın en belirgin semptomları olan öksürük ve balgam hastalığın başlangıcından itibaren vardır. Daha sonra şiddeti artan bu şikayetlere nefes darlığı ve hışıltılı solunum da ilave olur.
         Öksürük başlangıçta hafiftir, genellikle sabahları şiddetlenir ve balgam atılması ile hasta kısmen rahatlar. İlerleyen yıllarda hastalığın ilerlemesiyle ya da ataklar sırasında şiddetlenir.
         Balgam ataklar dışında az miktardadır ve nispeten kolay atılır. Hastalığın kronikleşmesiyle günlük miktarı ve koyuluğu artar. Hastaların bir kısmı bol balgam çıkarmaktan yakınırken bir kısmı da balgam çıkaramamaktan yakınır.
         Öksürük nöbetleri esnasında solunum yollarındaki kılcal damarlarda yırtılmalar olabilir ve balgam üzerinde çizgi şeklinde kan görülebilir.
KOAH’ın başlangıcında egzersizle gelen nefes darlığı vardır, hastalık ilerledikçe istirahatte de nefes darlığı görülmeye başlar. KOAH’lı hastalarda görülen nefes darlığından solunum yollarındaki daralma, aşırı havalanma nedeniyle solunum pompasının etkinliğini
kaybetmesi, akciğerde damarsal yatağın azalması ve psikolojik faktörler sorumludur.
     
KOAH’ta bazen ataklar sırasında hışıltılı solunum sesleri duyulabilir. Hastalık ilerleyip oksijen azlığı da geliştiğinde eller, ayaklar ve yüzde morarmalar da görülebilmektedir.
Kronik oksijen eksikliği ve tekrarlayan ataklar kalp yetersizliği gelişimine neden olur.

Fizik Bulgular :
         Birinci saniyede dışarı verilen hava miktarı (FEV1) beklenen değerin % 50’sinden fazla olan KOAH’lı hastalarda hiçbir anormal bulguya rastlanamayabilir. Yerleşmiş KOAH’ı olan hastalarda ise hastalığın derecesine göre fizik muayene bulguları saptanabilir.
        
Hastalar genellikle geniş, fıçı göğüse sahiptir, göğüs ön-arka çapı artmıştır. Boyunda yardımcı solunum kaslarının belirgin hale gelmiş olması ve nefes alırken bu kasların solunuma katılmaları izlenebilir.
         KOAH’lı hastalarda dinleme bulguları değişkendir. Genellikle solunum sesleri azalmış olarak duyulur ve kalp sesleri derinden ve hafif şekilde duyulabilir. Hastalarda solunumun nefes verme safhası uzamıştır.
Genellikle ataklar sırasında, nefes verme döneminde daha belirgin olan, ancak solunumun hem nefes alma hem de nefes verme dönemlerinde işitilebilen, ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Hafif vakalarda sadece yalnız derin soluk verme esnasında işitilirler.
         Hastalarda el, ayak ve yüzde morarmalar görülebilir. Bu hastalığın şiddetli olduğunu gösterebilir. Ayrıca uzun süreli olgularda parmak uçlarında çomaklaşmalar izlenebilir.

Tanı :
         Hafif KOAH’ta akciğer grafisi genellikle normaldir. Hastalık ilerledikçe akciğer hacminde artış, havalanma artışı ve kalp gölgesinde incelme izlenir. Amfizemin ön planda olduğu durumlarda akciğer çevre alandaki damar görünümlerinde belirgin azalma gözlenir. Kalp yetmezliği geliştiğinde merkezi bölgede damarsal yapılar belirginleşir ve kalp büyüyebilir.

         Solunum fonksiyon testleri hastalığın tanısında, şiddetinin belirlenmesinde ve seyrinin izlenmesinde kullanılır. KOAH’ın kesin bulgusu, büyük oranda geri dönüşümsüz olan hava akımı azalması solunum yolları daralmasına ait bulgulardır.

Hastalarda FEV1’de daima azalma mevcuttur, hastalık ilerledikçe FEV1’deki bu azalma giderek artar. KOAH’ın şiddetini ve seyrini göstermedeki en yararlı test FEV1 ölçümüdür.
         Solunum ile alınan Salbutamol veya Terbutalin’in solunum fonksiyon testi üzerine etkisi genellikle en az düzeydedir. Bu ilaçların verilmesinden sonra oluşan FEV1’deki artış %15’in altındadır ya da 200 ml’nin altındadır.

Tedavi :
         KOAH’ta tedavinin amacı, hastada şikayetlerinde rahatlama sağlamak ve yaşam kalitesini yükseltmek, solunum sıkıntısı ataklarını engellemek, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak, olası komplikasyonları önlemek ve tedavi etmek olmalıdır.
         KOAH tedavisinin birinci kuralı sigara kullanımının kesin olarak bırakılmasıdır. Ayrıca solunum yollarını açıcı ilaçlar ile tedavi devam ettirilir, gerektiğinde oksijen verilmelidir, kalp yetersizliği gelişmiş olan hastalarda buna yönelik tedavi de verilmelidir.
         KOAH tedavisinde solunum ile alınan ilaçlar ilk etapta tercih edilmeli, bunları kullanamayan hastalarda diğer ilaç formları (tablet, flakon vs.) verilmelidir.
         KOAH’ın ilaç tedavisinde birinci derecede verilmesi gereken ilaçların başında antikolinerjik ilaçlar gelmektedir. Hastalığın şiddetine göre, uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, teofilin türevleri ve steroidlerden bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında verilebilir.
         İleri derecede hastalığı bulunanlar ve ataklar sırasında uygulanan tedaviye rağmen rahatlamayan hastalar hastaneye yatırılarak hastane koşullarında tedavilerine devam edilmelidir.
         Hastalığın tedavisi mutlaka yapılan tetkikler neticesinde hastalığın derecesine göre planlanmalı ve verilecek ilaçlar düzenli kontroller yapılarak hekim tarafından ayarlanmalıdır.

 Kaynak : KOAH 

Güvenlik Kapıları ve Cihazları Gebeliğe Zarar Verir Mi?

  Alışveriş merkezleri, havaalanı v.b yerlerde bulunan güvenlik kapıları ve güvenlik görevlilerinin elinde bulunan güvenlik cihazları manyetik alan etkisi ile çalışırlar. Rötgen ışını yaymazlar. Gebelikte manyetik alanın bir zararlı etkisi yoktur o yüzden bu cihazlardan kaçınmak gerekmez, hiçbir zararları yoktur.
Gebelikte bu cihazlara göre çok daha fazla miktarda manyetik alan oluşturan magnetik rezonans görüntüleme (MR) bile çekilebilmektedir ve zararsızdır.

 Kaynak Site 

Salı, Kasım 18, 2014

El, ayak ve ağız hastalığı

11 aylık erkek çocukta tipik ağız çevresi lezyonları

El, ayak, ağız hastalığı, picornaviridae ailesinden barsak virüslerinin neden olduğu ve insanlarda görülen bir hastalıktır. En sık neden olan virüsler coxsackie A virüs ve enterovirus 71 (EV-71)'dir.

Hastalık genellikle bebek ve çocukları etkiler ve oldukça yaygındır. Orta derecede bulaşıcıdır ve mukus, salya ya da hasta bir kişinin dışkısı ile doğrudan temas yoluyla yayılır. Tipik olarak, genellikle yaz ve sonbahar aylarında, anaokulu veya kreşlerde küçük salgınlara yol açar. Olağan kuluçka süresi 3-7 gündür. Erişkinlerde daha az görülür, ancak immün yetmezlikli olanlar hastalığa karşı çok hassastırlar.

Belirti ve bulgular;

• Ellerde döküntü
• Ayaklarda döküntü

Semptomlar:

• Ateş
• Baş ağrısı
• Kusma
• Halsizlik
• Kırıklık
• Kulak ağrısı
• Boğaz ağrısı
• Ağız burun veya yüzde ağrılı lezyonlar, ülserler, vezikül veya püstüller
Vücut döküntüleri; avuç içi, ayak tabanı, ağız içi ve bazen dudaklarda görülen daha sonra deri ülseri ve püstüllere dönüşebilen kızarıklıklar. Döküntü çocuklar için nadiren kaşıntılıdır ancak yetişkinler için son derece kaşıntılı olabilir.
• Yaralar veya kabarcıklar küçük çocukların ve bebeklerin kalçalarında da mevcut olabilir.
• İştah kaybı.
• İshal

Tedavi:

El, ayak, ağız hastalığı için özel bir tedavi yoktur. Semptomatik tedavi verilir. Ateş ve döküntülerden kaynaklanan ağrı için analjezikler kullanılabilir. Kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Büyük çocuklar, ergenler ve erişkinlerde tipik olarak hafif seyreder ve bazen daha uzun sürebilmesine rağmen yaklaşık 1 hafta sürer.

Hastalarının sadece çok küçük bir kısmında hastaneye yatış gerekebilir. Özellikle nadir nörolojik komplikasyonların gelişmesi (ensefalit, menenjit veya akut flask paralizi) veya pulmoner ödem / akciğer kanaması gibi durumlar hastane yatışı gerektirir.

Kaynak :  El, Ayak, Ağız Hastalığı  

Cuma, Kasım 14, 2014

TANIŞMA HİKAYELERİ YARIŞIYOR!

tanismahikayem.com’da sevdiğiyle tanışma hikayesini anlatanlar Karaca Home aracılığıyla hikayesinin herkese ulaşmasını sağlıyor!

Bir gün o özel insanla karşılaştınız ve en güzel anlarınızı onunla yaşadınız. Karaca Home olarak mutluluğunuzun anlamına anlam katmak istiyoruz ve sizleri tanismahikayem.com’a davet ediyoruz.

Bizimle tanışma hikâyenizi ve sevginizi paylaşın, Karaca Home’dan o özel anınızı tekrar hatırlatacak nevresim takımını hediye edelim.

Ne Yapmanız Gerekiyor?
17.11.2014 – 01.12.2014 tarihleri arasında tanismahikayem.com’a girmek ve sevdiğiniz kişi ile tanışma hikayenizi yazarak Twitter ve Facebook’ta paylaşılmasını sağlamak. Kampanya sonunda gerçekleştirilecek çekiliş ile ödüller sahibini bulacak.

Karaca Home Hakkında

Karaca Porselen ile 1973 yılından itibaren başarıları ile perakende sektöründe hizmet veren Karaca markası, Eylül 2012’de Karaca Home markası ile tekstil sektörüne girmiştir. Karaca Home zamana karşı hızla büyüyen ve sektörün en iyi, en güçlü ve sıradışı tasarım yeteneğiyle en beğenilen markası olmakla trend belirleyen ve moda yaratan sektör lideri olma yolunda hızla ilerlemeye devam etmektedir.





YARIŞMA KOŞULLARI

Yarışma Koşulları.

Yarışma Koşulları

  1. Tanışma Hikayem yarışması 17 Kasım (dahil) – 01 Aralık (dahil) tarihleri arasında geçerlidir.
  2. Yarışmaya katılıp tanışma hikayesini paylaşan kişiler arasından değerlendirme yapılacaktır.
  3. Katılımcılar Karaca Home’un Twitter’daki @KaracaHome hesabını takip etmeli ve atılan twitleri silmemelidir. Bunun dışında başka ticari bir koşul aranmamaktadır.
  4. Her katılımcı birden fazla tanışma hikayesi ile yarışmaya katılabilir. Ancak sadece 1 kere ödül kazanabilir.
  5. Jüri tarafından yapılan seçim ile 3 kişi Karaca Home Vintage X-Large grubundan arzu ettiği desende nevresim takımına yorganıyla beraber sahip olacaktır. (http://www.karaca-home.com/urunler/vintage-x-large/)
  6. Yarışmanın sonucu Facebook (https://www.facebook.com/KaracaHomeTR), Twitter (https://twitter.com/KaracaHome) ve Instagram (http://instagram.com/karacahome) hesaplarında açıklanacaktır.
  7. Ödül kazanan katılımcılar ile Facebook, Twitter DM ve Instagram aracılığı ile iletişime geçilecektir.
  1. Kargo gecikmeleri ile ilgili sorumluluk Karaca Home’a ait değildir.
  2. Karaca Home, kampanya boyunca sonuçları olumsuz yönde etkileyecek şekilde bilgisayar teknolojilerini kullanarak hile yaptığı tespit edilen kullanıcıların tüm haklarını hiçbir uyarı yapmadan iptal etme hakkını saklı tutar.
  3. Karaca Home, herhangi bir zamanda yarışma koşullarını tek taraflı olarak değiştirme ve yarışmayı gerekçe belirtmeksizin iptal etme hak ve yetkisine sahiptir.
  4. Kazanılan ödül başkasına devredilemez ve/veya ödülün nakit karşılığı talep edilemez.
  5. Başkalarının eserlerinden alıntı yaptığı tespit edilen katılımcılar, yarışmadan diskalifiye edilecektir. Alıntı içeren tweetlerin sahipleri bu sebeplerden doğacak zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
  6. Karaca Home, katılımcının üyeliğini ya da site kullanımını kampanya şartlarına veya yasalara aykırı olarak kullandığını tespit ederse veya yetkili mercilerce bu konuda bir tespit veya inceleme talebi gelirse, katılımcı ile ilgili bilgileri yetkili makamlara bildirmek hakkına sahiptir.

Pazartesi, Kasım 03, 2014

Oğluma...

Oğluma (Ege Çağlayan)



"Biz hala büyümeye çalışıyoruz"

   Hani bir reklam filminde de diyor ya "babalık, annelik gibi içgüdüsel değil, sonradan öğreniyor insan." Sonradan öğrendiği içinde afallıyor. Ben sana babalığı anlatamam oğlum. O kadar tarifsiz bir duygu ki -hangi kelimelerin-  bu duygunun tarifinde kullanılacagını dahi daha bilmiyorum. Seni ilk gördüğüm zaman yaşadığım mutluluğu ve sen büyürken aynı zamanda beni büyütmeni sana bakınca ne gördüğümü kısaca anlatayım.

    Senin bana müjdelendiğin o gün dünyanın en mutlu insanı yapmıştın beni, korkumdan ilk kucağıma verdiklerinde alamamış öylece hayran hayran bakmıştım sana. Baba olmanın ne demek olduğunu o cennet kokunu içime ilk çektiğim zaman anlamıştım. Babalık zor zanaat evlat lafları arasında büyütmeye, seninle birlikte büyümeye başladım. Ilk "baba" dediğin zaman sanki ben yeniden doğmuştum, şiir gibi bir kelime ve sadece iki hece " BABA". Sen büyüyordun ve ben kendimi büyütmeye çalışıyordum. Ilk hasta olduğun ilk yüzünün neşesi söndüğü zaman, benim için zaman durmuştu. Hasta olan sen değildin sanki çünkü ben içimde yaşıyordum acıyı... Sen büyüyorsun ve biz hala büyümeye çalışıyoruz. Parkta salıncaktan düşende sen değilsin aslında biliyormusun, düştüm diye ağlayan da sen değilsin, düşünce sen canım yanardı benim...
   
    Sen büyüyorsun, ve dünyam sadece senin etrafında dönüyor ve sadece seninle şekillenip anlam kazanıyor.

   Sen benim geleceğimsin oğlum. Aynada ki yansımamsın. Yaşama sevincimsin. Can parçam diğer yarımsın... Biliyorum oğlum sana baba olmayı tam anlatamadım. Ama emin ol anlatmak istemefiğimden değil -anlatacak uygun kelimeleri- bulamadığımdan...


@bababilicafer  <<< Twitter